Sunday, August 09, 2009

ene turkiyya

işte başlıyorum yazmaya
1. şam çok güzel.
2. lübnan'ın beyrut olmayan kısımları çok güzel.
3. lübnanlılar deli gibi araba kullanıyor.
4. arapça öğrenmeme yıllar var.
5. lübnan mutfağı inanılmaz (dün gece rüyamda iki gün önce yediğim kebabı gördüm).
6. organizasyon özürlüsüyüz.
7. huysuzum.
8. çok mesudum.
9. tek başıma şam'da deli deli gezmem gerekecek.
10. şam'a taşınmak istiyorum.
11. her sabah manyak gibi saat en geç 8'de kalktığım için uykum var.
12. hayat çok güzel.
13. param bitti.
14. her yerde sigara içmek çok komik (kafede, barda, sokakta, dolmuşta, otobüste, evde, okulda, tuvalette, takside, alışveriş merkezinde, dükkanların içinde...)
15. arapça çocuk kitabım var.
16. biri bana arapça kursu hediye etsin...

Sunday, July 19, 2009

bir anlık delilik

annemi ikna ettim, ağustos'ta yapacağım yolculuğun çok mantıklı olduğunu kabul etti.
sonra da bilet aldık.
4 ağustos gaziantep.
16 ağustos istanbul.
projeler arasında arada suriye ve lübnan var...
bakıciiiz.
içim kıpır kıpır.

içtenlik ve içki içmek üzerine

çok garip bir gündü.
sonunda kimse ağlamadan, deli gibi sarhoş ama ayık.
dans ederek, o kadar rakıdan sonra votkaları yuvarlayarak.
el ele.
sonra da eve geldim.
uyudum.
uyandım.
mc donald's istiyorum delicesine ama hiç para yok.
sevgiler.

Monday, July 13, 2009

çocuklar gibi şendik

ecderin deyimiyle tatil-i mis...
evet evet.
çocuklar gibi şen,
mangallı denizli, tilkili radyatörlü, güneşli rüzgarlı, teraslı manzaralı, çubuklu toplu.
mecburen 3 koca güne uzamış dert üstü murat üstü bir tatil.
kısa ama bence bir hafta sürse zaten bir ay etkisi yapardı.
çok güzel her şey, ecderim, féérat, burak, memedali, kuzular, keçiler, horozlar, yan bahçedeki köpekler...
hep gitsek, hep eğlensek ?????

Wednesday, July 08, 2009

15

15 sene olmuş.
13 yoktum o zaman.
şimdi bir 15 daha yaşarsam teoman'ın şarkısı olacağım.
"babamın öldüğü yaş".
bugün bir acayip içim.
halbuki iyiyim.

çevirileri biri yapsın ben bugün içeyim olmaz mı?

Tuesday, July 07, 2009

biseymilazim.blogspot.com ???
olur mu acep ?
bu arada yemek tarifi çeviriyorum şu anda.
çok garip.
havuçları küp küp doğrayın.
biseymilazim.blogspot.com ???
olur mu acep ?
bu arada yemek tarifi çeviriyorum şu anda.
çok garip.
havuçları küp küp doğrayın.

Friday, May 15, 2009

zor

babaannem geldi.
ben nasılım ruhi bey ?
sıkıldım. babaannemden değil, zorluklardan...
eşyalar nasıl taşınacak?
öperim yanaklarımdan!

Monday, April 06, 2009

top

top oynadık biz dün.
yakar(n)top, istop (!), ayaktopu.
çok hoştu.
park denen şeyi değilse de top oynamayı çok seviyorum.
ileride çocuklarımla top oynayacağım.
yuppi.
krep yedik.
creperie de hampstead mi ne. süperdi.
akşam hande de geldi. maghreb'e gittik. kuskus yedik. kuskus çok iyi bizimki gibi top top olanı da severim ama bu irmik - kısırlık bulgur hali de muhteşem bence.
"kuskus"un arapçası muhteşem bence.
كس كس
bayağı KS KS - hatta soldan sağa okusan SİN KAF SİN KAF

Sunday, April 05, 2009

kapılar ardında

- sen odanın kapısını da mı kapamıyorsun ?
- yooo... neden, bütün gece horladım mı ?
- yooo... garip ama.
- benim ailemde de kimse kapısını kapatmaz.
- özel hayatınız yok yani.
- vaar... sadece gerekirse kapanır kapı.

bu bizim bengin'le son konuşmalarımızdan. ikimiz de günlük hayatta nasılsak evde, odalarımız konusunda da öyleyiz.

- bizde öyle bir rahatlık yok, biz sizin gibi serbest büyümedik. (kapı açık yaşama konusunda)
- şimdi bana şu serbesti anlat, sen odanda her istediğini yapıyorsun ama ben mi daha serbest oluyorum ?
- hangi serbest ?

p.s. ecder ile evdeyken odamın kapısını kaparken özür dilemem gerekirmiş gibi bir his :)

beyin karmaşası

yok bir şey aslında.
sadece rüyalarım beni benden aldı. gittikçe saçmalaşıyor.
gerçek de olsun istiyorum.

çok yürüdük dün, önce russell square'de sinema (entre les murs).
sonra dolaşa dolaşa southbank centre. yine muhteşemdi. ben en çok orayı seviyorum londra'da.
iki tane sergiye gittik, biri annette messager adlı kadının, the messenger.
seyom çok tavsiye etmişti. ben bazılarını beğendim, bazılarını sıkıcı buldum.
sonra üst kattaki sergiyi gezdik. john berger'in görme biçimleri tadındaydı.
arada krep ve kasekrainer yedik.
sonra şehri baştan başa yürüdük neredeyse.
pazartesi de tate modern'da bir sergi gezmek istiyorum. bir de kısmet olursa saatchi gallery...
akşamları içki içmekten sıkıldım. sigarasız çekilmiyor.

yalnızlığımız üzerine yeniden düşündüm.
gerçekten hepi topu 10 senemiz daha var diyelim - aynı kalite ve eğlence boyutuyla yaşayabileceğimiz. sonra hayat bizimle daha resmi ilişkiler kuracak.
neden bu en keyifli olacak dönemi yalnız geçirelim ki ?

tekrar soruyorum... neden ?

yanlış bir doğru insanı beklemek,
doğru insan olduğu yanılgısına düşmek,
sabrederek mutlu olunacağına inanmak,
boşver gitsin.

Saturday, April 04, 2009

neler oluyor ?

bir duygusallık, bir saçmalama sormayın gitsin.
rüyamda evime müfettişler geliyor, hazırlıklar yapılıyor.
çok içmişim dün ama akşamdan kalmadım, bravo bana.
rüya dediğin beni mutlu etmek için bugünlerde...
kahvaltı ettik, şimdi londra'nın altı üstüne.
hadi.

Friday, April 03, 2009

londra'dan kuşbakışı istanbul

hayat ne garip değil mi ?

londra'dayım. geçen seferki krizleri yeniden yaşamamak için ikimiz de pür dikkat, duyarlılığın doruklarındayız.
ben burada çok mutluyum. ama şimdiden evimi özledim.
şimdiden...
burada tırnaklarım uzasa kesemezmişim gibi. canım isteyince kariye'ye gidemezmişim gibi. evde yalnız oturup delirirmişim gibi.
istanbul'u yine kafam karışık bıraktım. istanbul'un kafası da karışıktı tam oldu.
çok üzüldüm. işlerin bu hale gelebilmesine ama erben'ce hâlâ aynı kalmış olmasına.
çok üzüldüm, etrafımdaki herkesin bunalmışlığına.
ben direniyorum.
İYİYİM. daha da iyi olabilirim.
hem abla gelecek, bruno gelecek, daha ne olsun ?...
bir de çeviri yapabilsem. hâlim olsa.
hadi. neresinden başlasam kârdır.

Sunday, March 22, 2009

yazsam ya...

ece blogum olduğunu keşfetti bugün.
yazsana dedi...
yazıyorum ulan ben de o zaman.
şimdi aklımda bir şey yok.
sonra daha çok yazacağım.
söz.